14 Aralık 2014 Pazar

3. Dünya Savaşı Ne Zaman Başlayacak?

Başlıkta bu konuda internette çok fazla çığırtkanlık yapan olduğunu gözlemleyince artık yazma ihtiyacı hissettim.

3.Dünya Savaşı Başlayacak!
Savaş Çığırtkanlarına seslenişim şöyle;
Hiç heveslenmeyin savaşın galibi belli, Türkiye bunun neresinde

Deccal'in Ordusu Geliyor!
Deccal İsral Savaş!
vs. gibi taglar gördükçe iyice dellenmemek elde değil. Birde internette bizim Türk gençlerimiz şöyle iteleriz, yok efendim böyle sokarız gibi yazıları görünce gerçekten üzülüyorum.

Sevgili arkadaşlarım 3.Dünya Savaşı denen savaşa dünyanın girmesi imkansızlığı getiriyor. 3. Dünya Savaşı önümüzde ki 20. Yıl boyunca çıkmaz bundan emin olun.

Neden?
Aslına bakarsanız bol üçgen içerikli yok masonlar şöyle yapıyor böyle yapıyor diye bir video çekip altına Matrix Soundtrack çalışmasını koyup gazlayabilirdim ancak gerçekleri yazacağım demiştim en başta yazacağım...

Dünya soğuk savaş dönemine doğru ilerliyor. Herkesin birbirini nükleer güç olarak gördüğü, bunun yerine siyasal savaşlar verdikleri dönem.

Dünya üzerinde ki büyük devletler birbirlerinden korkuyorlar ancak, Hiroşima ve Nagazhaki'de görüntülenen manzaranın ardından dünya üzerinde hiç bir devlet diğerine atom bombası atamaz.

1. Kimse toprakların 100+ yıl kullanılmaz duruma gelmesini istemiyor
2. Nükleer Savaşların ardından çok ciddi meblalarda tazminat ödemek zorunda kalıyorsunuz.

Peki bu aşamada ne yapılması gerekli?
Soğuk savaş, yıpratma, ufak ülkeler üzerinden oyun oynama.

Rusya'nın Ukrayna'yı feth etmesi mesela.
Suriye ve Türkiye arasında gerilim çıkartıp Rusya - Amerika çatışması gibi.

Şuanda dünya üzerinde bir savaş çıksa kazanan kim olur sizlere belirteyim:

GOOGLE!

Dünya üzerinde robot fabrikalarının hemen her birini elinde tutan, tüm telekomünikasyon ve iletişimi barındıran, uyduları sayesinde askeri ve stratejik noktaları tek tek bilen ve bir çok bulut topolojisine istediği gibi bağlanabilen Google herhangi bir dünya savaşının tek kazananı olabilir.

İnanması güç ancak, Japonya'da geliştirilen son Savaş Robotlarının kime ait olduğu hala belli değil. EMP'den etkilenmeyen bu Robotlar işlevsel olarak tamamen bir savaş makinesi. Üzerilerine kısa mesafeli güdümlü füze alan bu araçlarla savaşmak ister misiniz? Tartışılır bence.


Bunun dışında kendi askeri ve silah geliştirme enstütileride olan Google'la savaşmak bir taraf ister sanırım...

Dünya tamamen kaotik bir düzene ilerliyor. Sizleri bilmem ancak, pek İMAN Gücü'nün işe yarayacağını sanmıyorum artık.


10 Aralık 2014 Çarşamba

Sultan Süleyman Gerçekten Muhteşem Miydi?

Kanuni Sultan Süleyman;
Osmanlı İmparatorluğunun 10. Padişahı ve 86. İslam Halifesidir. Kendisi değiştirdiği kanunlar, ıslahatlar ve getirdiği yenilikler sebebiyle Kanuni olarak adlandırılır. Ancak dünya çapında kendisine Muhteşem Süleyman denir. Hatta bu muhteşemlik yüzyıllar sonra adını bir diziye verip "Muhteşem Yüzyıl" bile olur.

Gel gelelim Kanuni'ni gerçekten muhteşem miydi?
Süleyman rakipsiz şekilde tek Şehzade olarak tahta çıkmıştır. Üvey kardeşi, sürgündeyken kendisi tahta çıkıp sultan olmuş ve biyat edilmiştir. Sultan Selim'in en sevdiği çocuğu olduğu söylenemez zira çok duygusal bir kişiliği vardır.

Sultan Süleyman;
Çok okur,
Güzel takılar tasarlar,
Yetenekli olmadığı halde şiirler yazardı.

Tahta çıktığında kararlı bir padişah gibi görünse de aslına bakarsanız Osmanlı Döneminde Dönmeler (Gayri müslim olup müslüman olanlar), Kapıkulları gibi görevlileri Sadrazam bile yapıp geniş yetkiler atayacak kadar cesaretlidir.

Genellikle yazılarımda çok eleştirisel yaklaşıyorum, ancak tarih kitapları, kaynaklar ve internette padişahların hep olumlu yönleri gösteriliyor bunları zaten biliyorsunuz olumsuz yönlerine bakmak gerektiğini düşünüyorum. Şimdi biraz onlara bakacağız;

Sultan Süleyman'ın 46 yıl tahtta kaldığı süre boyunca 13 sefere çıktığı ve saltanatı boyunca 10 yıl 1 ayı seferlerde geçirildiği söyleniyor.

46-10yıl 1 ay yaptığımız zaman, 35 yıl 11 ay payi tahtta olduğu gerçeğini kabul etmek lazım. İnternette Sultan Süleyman sürekli at sırtındaydı da ne ara saraya geldi, cariyelerle eğlendi kısmına burada değineceğiz.


Öncelikle şunu belirtmek gerekli;
Devlet yönetimi duygusallığı kaldırabilecek bir yer değildir. Belki padişah olmasa mükemmel kişilikli bir insan olabileceğini düşündüğümüz Süleyman Osmanlı İmparatorluğunun iki çöküş sebebinden birinin ortağıdır.

Birincisi iyi bir komutan olmadığı için ancak iyi vezirlere sahip olduğu için şanslıdır ancak şanssız olduğu çok büyük bir yönü vardır ki bu kişiliğinin getirisidir, yenemediği kibiri ve egosu.

Bir Padişah olarak sanırım hiç kimse istemez, Sadrazamının adı kendi önüne çıksın, ancak Sadrazam İbrahim Paşa'ya kendi verdiği yetkilerden dolayı Osmanlı Tarihi boyunca gelmiş geçmiş en iyi Sadrazamı boğdurmak ne derece doğru bir karardır tartışılır. İbrahim Paşa'nın bu sebeple boğdurulmasının ardından;

(Dikkatli inceleyin, İbrahim paşa hakkında kaynakların yazdıklarını. Suçlu taraf ne kadar Pargalı İbrahim gibi gözükse de bu yetkileri ona veren Süleyman olduğu gerçeğini değiştirmez.)

Önce kendi oğullarından daha sağken Şehzade Mehmed'i halefi ilan etmesi, ardından Mehmed'in ölümüyle Mustafa'yı kendine rakip bulup boğdurması ciddi bir sorunsalı beraberinde getirmiştir.

Hürrem'e olan aşkından yasaları çiğneyip Hürrem ile nikah kıyıp resmen evlenmesi (Bir köleyle ciddi bir olay.) duygusal yapısını tamamen gün yüzüne çıkartmaktadır. ( Mustafa'nın boğdurulması olayını buna karıştırmıyorum o durumu anlatacağım.)

Peki Kendini Mohaç Zaferi'nden sonra toprağa gömdürecek kadar irfan sahibi Padişah nasıl oluyor da kibirli diyebiliyorsun diyecek olursanız;

“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un , Dulkadiroğluları Vilayeti'nin, Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen'in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han'ım."

Bu baktığınız zaman "Vay be ne güzel ayar vermiş kendini yüceltip onları küçük düşürmüş" olarak değerlendireceğiniz ancak psikolojik olarak Ego ve Kibir barından sözlerdir.

Bir insanın kendine güvenmesi ve seslenmesi güzel bir eylemdir, ancak kendini bu kadar uzun ve  cesaretli sözlerle övmesi Şovenizme delalettir. Ki bunun gibi nice fermanlar ve mektuplar vardır. Gel gelelim bu kadar kendimi beğenen bir insan taktir edersiniz ki tahttan inmek istemeyecek aynı zamanda yaşlandığını ve doğru düşünemeyeceğini kabul etmeyecektir.


Mustafa Olayı
Şehzade Mustafa boğdurulduğunda 38 yaşındadır. Doğumu ve büyümesi babasıyla beraber Manisa sarayında gerçekleşmiştir. Söz konusu Şehzade'nin boğdurulma meselesi İran Şahıyla anlaşıp, kendisini tahttan indirecek olması olarak gösterilmiştir. Velakin komplo teorilerine göre aslında Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa'nın Padişahı doldurması olarak da gösterilmektedir.

Bilinmeyen nedir?
Bilinmeyen Mustafa babasının aksine, Bektaşilerle çok yakındır, tüm yeniçeri ve bektaşi devlet erkanı bu sebeple Mustafa'yı sevmekte ve desteklemektedirler. Mustafa'nın niyeti Türkmen ve Bektaşi olan Tahmasb'ın üzerine yürümektense Roma'ya yürüyüp ardından yeni dünyayı keşfetmektir. Nitekim Mustafa eğer tahta çıksaydı yeni dünyanın kaynaklarından ilk yararlanan ve zenginleşen devlet Osmanlı İmparatorluğu olabilirdi. Gel gelelim koyu bir sünni olan Rüstem Paşa ve Sünni bağnaz kısım Mustafa'yı istememektedir. Mezhep savaşları o zamanda devam ettiği velev ki Velihat Şehzade olarak bilinen en yaşlı ve bilge Şehzade Mustafa hem yobaz ve din istismarcıları hemde Tekkeleri ciddi manada endişe ettirmektedir.

Sultan ise Bektaşi Dergahları, yeniçeriler ve Alevi halk arasında bu kadar çokça sevilen oğlunu kıskanmaktadır. Aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin dinen Alevliğe geri dönmesinide istememektedir.

Bu durumda kendine rakip olarak gördüğü ve yalandan İran ile yazıştığını gösteren mektuplar bunlar için bahane olmuştur. ( O yazışmaların örneği hala yok. Topkapı sarayı müzesinde bile.)
Böylelikle Mustafa boğdurulmuştur.

Mantıklı düşünecek olursanız 39 yıldır isyan etmeyen bir Şehzade'nin tüm yeniçeri ve ulema yanındayken Konya'da en müsait yerde isyan edebileceği halde etmemesi ve boğulması tüm bu isyan olayını çürüten kanıttır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Örselenen ve dışlanan oğullardan biri olan Şehzade Beyazıd için aynı şeyi söylemek çok mümkün değildir. Abisi hakkında çıkan asılsız haberler onun için doğru olan haberleri beraberinde getirmektedir ancak!

Süleyman;
Bir padişah olarak Selim ve Beyazıd arasındaki savaşa karışmaması gerektiği gerçeğini yok saymıştır. Kendisi sağken gerçekleşen bu iki Şehzade arasındaki savaşta açıkça taraf olduğunu belirterek bir nevi oğlunu isyana teşvik etmiştir.

Kimse asla 10 yıl sonra bir gece boğulacağını bile bile yaşamak istemez.
Aslına bakarsanız açık açık şehzadeler savaşlarının başlaması ve yaşanmasının sebebiyeti Süleyman'ın tercihlerinden kaynaklıdır.

Doğru düşündüğü evladına tahtı bıraktığında kendiside 10 Yıl sonra oğlunun Hamamda cariye kovalarken ayağı kayıp düşeceğini ve iç kanamadan öleceğini bilmez. Bilseydi sanırım tüm evlatlarını boğdurur Mustafa'yı başa düşünmeden geçirirdi.

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Peki duygusal ve kibirli Padişah'ımızın dünya tarihini olumsuz etkileyecek diğer iki önemli kararı nedir?

1.si Fransa'ya verilen Kapitülasyonlar. 
Osmanlı ekonomisinin çöküşünün alt yapılarını hazırlayan bu olay Süleyman için stratejik bir karar gibi görünse de Avrupa'lının O'nu ne kadar kolay satabileceğinden bir haberdir.

2.si Yahudilerin Osmanlı Topraklarında aldığı haklar.
Yahudilerin altın çağı olarak bilinen bu dönemde Yahudiler Osmanlı topraklarında Osmanlı halkından daha büyük ticari ayrıcalıklara ve desteklere sahip oldular. İspanya'dan göç eden kaçak Yahudilere verilen haklar Müslüman halk arasında ciddi rahatsızlık yaşatmış ve büyük zararlar yaşatmıştır. Bu etki günümüze kadar devam etmektedir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kısacası Tarihte Muhteşem olan Süleyman aslına bakarsanız sadece Gayrimüslimler için muhteşemdir. Türkmenler ve Türk'lerin gördükleri zulümler ve yaşanan olayları bunlara katmayacağım bile.

Bu arada Mohaç'ta Savaşılan Devletin Avrupa Hun İmparatorluğunun Devamı olduğunu biliyor muydunuz?

Timur, Halifelik ve Osmanlı'da Halifelik

Öncelikle halifeliğin aslına bakarsanız 4 Halife Dönemi ardından bittiğini kabullenerek bu yazıyı okumanızda fayda görüyorum. Hz. Muhammed'in 4 kişinin öğretilerini yaymasını istediği bu sebeple aslına bakarsanız Halifeliği bir dini liderlikten ziyade öğreti gösterici olarak belirlemesi günümüzde yanlış yorumlanan ciddi meselelerden biridir.

4 Halife Dönemi Hz.Ali'nin şehit edilmesiyle birlikte sona ermiş, ardından halifelik elden ele dolaşmış, dönemin güçlü devletleri Muhammed'in kutsal emanetlerini alıp, bunlarla İslam dünyasına hükmetmeyi düşünmüş, aslına bakarsanız bir işe de yaramamıştır.

Şimdi gelelim duruma;
Orta Asya'dan çıkan, Cengizhan'ın soyundan gelen kukla Hükümdar ile, Cengizhan'ın Damadı olan Timur seferlerini ciddi bir şekilde Mezopotamya bölgesine yöneltmiş ardından Arap diyarlarını feth etmiştir. Dönemin halifesi duruma sessiz kalmak zorunda kalmış bu büyük orduya karşı çarpışamamıştır. Bu dönemde Yezid'in mezarının tahrip edilmesi, büyük din adamlarının kellelerinin aldırılması gibi durumlar yaşanmıştır. Bu sebeplerle Timur Arap dünyasında pek sevilmez.

Peki Müslüman bir devletin sahibi olan Timur bunları neden yapmıştır?

Döneme bakacak olduğumuz zaman, Müslümanlığın 1300'lü yılların son döneminde ciddi bir sapkınlık ve istismar dini haline geldiğini görüyoruz. Timur'un tarihte Allah'ın, Tanrı'nın kırbacı, kılıcı gibi sıfatlarla anılmasının sebebi de buradan gelmektedir. Özellikle Müslüman Arap bölgelerine yaptığı ciddi seferlerin sebepleri arasında gösterilen bu yozlaşmış toplumu cezalandırma amacının bir sebebi daha vardır;

Sünni Müslüman'ların gerçekleştiriyor olduğu din istismarı. Devlet olarak Sünni, Şi yani Alevi toplum Timur İmparatorluğu'nun Orta Asya'dan Arabistan'a kaymasındaki en büyük sebep olarak istismarların önlenmesi olduğu bilinmektedir.

Hz. Muhammed'in ümmeti adı altında yapılan bu sapkınlığın sonucunu Arap Yarım adası, 400 yıl sürecek ciddi sıkıntılar altına girecektir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Timur'un büyük ordusunun bilinen dünya'da yarattığı etki çok sayıda devletin savaşmadan imparatorluğa katılması gibi durumları doğurmuş hatta Timur korkusuyla sarayını ve devletini bırakıp kaçan hükümdarlar tarihin kara sayfalarına yazılmıştır. Ancak bir kısım kitlelerin esas sorması gereken ve her seferinde kaçtığı soru;
Timur Neden Halife Olmamıştır?

Yavuz'un Osmanlı'ya getireceği halifeliği neden almamıştır?

Aslına bakarsanız sebebi çok basit: Halifelik makamı özellikle o dönem hiç bir anlam ifade etmiyordur. Yani İslam dünyası ve Araplar çok önemli bir makam olarak adlandırılan ancak işlev olarak bir anlam taşımayan Halifeli'ğe gerçekten biyat etmiyorlar.


Timur gibi önemli bir devlet adamının ve İmparator'un Arap Yarımadasına kadar gidip halifeliği almaması, onun yerine Cengiz soyundan gelen birini kukla olarak yanında taşıması aslına bakarsanız Halifelik konusunda gerçekliği getirmektedir.

Günümüzde hala daha halifelik tartışılırken;

Osmanlı Beyliği kurulduğu sıralarda Bektaşi bir devlet olup, topraklarını genişletmesinin ardından Yavuz'un halifeliği almasıyla tamamen koyu sünni bir anlayışa girmiş ve yavaş yavaş yok olma noktasına gelmiştir.

Osmanlı bir Türk devleti olduğunu unutup Müslüman İmparatorluğu olmaya karar verdiğinde, küstürdüğü Türkmenler ve Bektaşi Tarikatları sebebiyle bugün ki sadece hanedan haline gelmiştir.

Halifelik Osmanlı'ya yarar sağladı mı? Diye soracak olursak, büyük tarihçiler ve Osmanlı belgeleri de hiç bir Cihat çağrısına müslüman devletlerin gelmediğini, sadece halifeliğin sıfat olarak kaldığını göreceksiniz.

Kısacası halifelik İslam Dünyasında sadece bir sıfat olduğu gibi, hangi güçlü devlet Halifeliğini ilan ederse o devletin sahibi Halife oluyor.

Nitekim bunu Kurtuluş Savaşında'da gördük.

Yeni yazılarım sizlerle olacak takip etmeyi unutmayın.


9 Aralık 2014 Salı

Osmanlı Devleti'nde Mareşal Padişahlar

Osmanlı Beyliği kurulup, Devlet ve İmparatorluk olduğu süreç içerisinde aslına bakarsanız 36 Sultan içerisinde sayabileceğimiz Mareşal ünvanını kaldırabilecek ve iyi bir komutandı denebilecek sadece 4 Padişah vardır.

Bunları sırasıyla verecek olursak şayet;
Sultan II. Murat

Sultan II. Mehmed ( Fatih )
Sultan I. Selim ( Yavuz )

Sultan IV. Murat

Pekala, bu kadar Padişah arada gitti, kaynadı neden bu Padişahlar diye sorabilirsiniz. Bu sorunuzda çok normal. Mesela neden Yıldırım Beyazıd yok? sorusu da gelebilir.

Osmanlı Beyliği kuruluş döneminde yapılan aşiret ve devlet evlilikleri, kız alıp vermeleri ve toprak paylaşımları sonucunda kısa zamanda devlet olabilmiştir. Öncelikle o dönemin (kuruluş dönemi) Anadolu birliğinin sağlanmasını bir kenarı bırakacak olursak şayet, ortalıkta çokta savaşmanız yahut ciddi savaşlar çıkartacak bir devlet yok, hatta devleti bırakın ordu bile yok.

Şimdi gel gelelim peki bu Haçlı Saldırıları! 
Genellikle bizim tarih yazmanlarımız yüz binlerce kişi üzerimize geliyordu! Korkmadık! Savaştık! Saldırdık, iman gücümüzle yendik diye anlatırlar ancak ki bu büyük bir ANCAK!

Aslına bakarsanız dönemin haçlı orduları, Osmanlı askerleri "Şam Çeliği" kullanırken, bronz alaşımlı kılıçlarla üzerimize geliyor, askerden çok çiftçi, vasıfsız insanlar ve dindarlarla savaşıyorduk. Söz konusu orduda sadece günahlarından arınma amacıyla ciddi şövalyeler bulunsa da  bunların sayısı Osmanlı Beyliği'nin eğitimli ve donanımlı askerlerinin sayısının çok çok azı kadardı.

Kısacası üzerinize kılıç kullanmayı bilmeyen köylüler saldırdığı zaman büyük kayıplar vermeden savaş kazanmanız çok normal.

Peki bunu nereden anlıyoruz?

Osmanlı Devleti'nin karşısına gerçek bir ordu çıkana kadar. Timur İmparatorluğu. 

Bunu başka bir yazımda anlatacağım hikayeye şöyle bakacak olursak;
O zamanın büyük komutanının oğulları bile saf değiştirip Timur'un tarafına katılıyorlarsa ki "Haçlı seferlerini kazanmışlardı." burada ciddi bir vasıfsızlık aramanız çok normal.

Peki ya gelelim Kanuni Sultan Süleyman Dönemine;
Buda ayrı bir makale konusu olacak dönem için şunu belirtmek istiyorum. Kanuni dönemine bakıldığında büyük zaferlerin altında imzası gerçekleşen kişilerden biri "Pargalı İbrahim Paşa".

Mısır isyanı, İran seferi gibi büyük olaylarda bizzat yer almış, Mohaç Meydan Savaşı'nın serdarlığını yapmış, aynı zamanda bu kadar zafere nazaran idam edilmiştir. Buraya bir çizgi koyun ve devam edelim...

Dönemin ikinci büyük zaferi olan 2. İran Seferinde en büyük başarı Van'ın Osmanlı İmparatorluğu'nca feth edilmesi. Burada Van'a yapılan seferin Serdar'ı Kara Ahmet Paşa önce Anadolu Beyler Beyi ardından Vezir'i Azam olmuş, ancak daha sonra hala daha sebebi tam olarak belli olmayan bir sebepten ötürü idam edilmiştir.

Şimdi çok uzağa bakmayacağız;
Pargalı'nın idamının ardından büyük zaferler kazanılmadığı gibi Kara Ahmet Paşa'nın ölümünün ardından yine büyük zaferler yoktur, aksine en son alınan Kanuni'nin Vefatının gerçekleştiği Zigetvar Kalesi'nin fethi vardır. Burada Kanuni'nin kendisinin Serdar'lığını yapmadığı Osmanlı ordusunun başında, 2 Padişah'ın daha Vezir-i Azamlığını yapan Sokullu Mehmed Paşa'yı görüyoruz.

Şimdi nerede bizim Padişahlarımız derken;
Osmanlı İmparatorluğunu yıkıma sürükleyen, oğlunu Türk Alevi Devletleriyle yakın olduğu gerekçesi ve kendine rakip olduğunu düşünüp boğduran Kanuni Sultan Süleyman Han, 46 yıl padişahlık yaptığı Osmanlı İmparatorluğunda aslına bakarsanız bir komutan yada mareşal değildir.

Gel gelelim, ismini verdiğimiz mareşallere. Kendileri serdarlıklarını yaptıkları seferlere katılmış nice  yerler feth etmişlerdir.

Kısacası düşünecek olursak aslına bakarsanız biraz daha dikkatli ve özverili incelemek gerek tarihi.



8 Aralık 2014 Pazartesi

Bilinmeyenler

Tarih bilimi, ki aslında bilim olduğu şaibelidir, dönem olaylarının yazıcılar tarafından kaydedildiği ne şekilde taraflı yada tarafsız yazıldığı belirli olmayan ancak günümüzde yorumlanan olaylar bütünüdür.

Tarihi incelerken dönemin şartlarını ve mevcut koşullarını da göz önüne alıp olayları bu çerçevede incelemek aslına bakarsanız yapacağınız en doğru şey olur.

Bugün burada bu bloğu oluşturuyor olmamın amacı, bildiklerimiz ile bilmediklerimiz arasındaki farklar ve sosyolojik ve psikolojik olarak verilen kararlardır. Toplumların kültürleri onların yaşama şekillerini belirler ve bunu düşünce olarak aktarılmasını sağlar. Ancak gel gelelim, bir gerçekliğin dışına çıktığımız gerçeğini göz ardı ediyoruz.

Türkiye'de yaşayan milyonlarca kişi 600 yıl önce Türklerin dünyaya getirildiklerini ve o zamandan beri (Osmanlı Beyliği) Anadolu'da yaşadıklarını düşünüyorlar.

Bilinçsiz, okumayan, düşünmeyen bireylerin cehaletin içerisinde kaybolduğu, kendilerine verilen dayatmaların sonucunda yaşadıkları bu kavram karmaşasına birazda olsa umarım ışık tutabileceğimi düşünüyorum.

Sevgilerimle